28 Haziran 2012 Perşembe

İzdivacımızın sene-i devriyesi:P


26 Haziran bizim evlilik yıl dönümümüzdü. dile kolay 1 seneyi devirdik birlikte:)
acısıyla, tatlısıyla, kavgasıyla, mutluluklarıyla geçen bir sene...
iyi ki senle evlenmişim bitanem.. iyi ki sen olmuşsun kaderim.. daha nice güzel yıllara inşallah "yolarkadaşım"

Nabruttan görüp bayıldığım kolye bana yıl dönümü hediyesi olarak döndü! evrene olumlu mesaj göndermek lazım geldiğini bi kez daha anladım :)
işte bayıldığım hediyem:

Nur-i Aynim yazıyor kolyede yani "Gözümün nuru"... eskiden Osmanlıda erkekler sevgililerine mektup yazarken nur-i aynim diye başlarlarmış.. ne kadar romantik değil mi:)

peki benim hediyemi merak ediyor musunuz? işte bu da benimki:
facebook üzerinden gönderdiğiniz fotoları istediğiniz objelerle neşeli hale getiren birini buldum. ben söyledim o tasarladı:) çorum leblebisi, angry birds, bisiklet, simpsons, Boğaziçi Üni., çilek, harley davidson bizi anlatan nesnelerden bir kaçı:) "Yolarkadaşım" buna bayıldı:)))
yeniköy de bir balıkçıda dönüm yemeği yedik birlikte. gezdik tozduk sonra Boğazda:) Kırmızı adlı posttaki fotoğraf işte o günden kalma:)
Rabbim bizi utandırmasın, evliliğimiz daim kılsın inşallah...

Çerez Kelebeği:)

geçen gün arkadaşlarım bizdeydi. çerez tabağımızı bu şekilde hazırladım! diğer tabaklarımda balık şeklindeydi masam tam bir hayvanlar alemi olmuştu vesselam:)
 tabaklara çerez yerine kahvaltılıkta konulabilir. sunum için çok hoş bir alternetif bence:)


25 Haziran 2012 Pazartesi

Kırmızı

                                  
                         vosvosla uygun giyinmeye bayılırım! bilmem anlatabildim mi?

22 Haziran 2012 Cuma

Erkekler Ağlamaz!



Babam duygularını pek belli eden bir insan değildir. Sevdiğini, sevmediğini, hoşlandığını, kızdığını kolay kolay anlayamazsınız. tabi babamın bu özelliği bize yeni meziyetler kazandırdı: bir insanın gözüne bakarak duygusunu anlamak!:P babamda o kadar çok pratik yaptık ki bu konu da babamın duygulandığını kızdığını sevindiğini tek bakışta anlayabiliyorum artık:)
babam uzun süre bu karakterdeydi taaaakii daha 18 yaşındaki Ömründe Silifke'den dışarı çıkmamış biricik kızını İstanbul'a tek başına okumaya gönderme evresine kadar... evet, benim İstanbul'a gelişim babam için dönüm noktasıdır. bir tek dedem öldüğünde gözünde yaş gördüğüm babam, gitmeden bi kaç gün önce evde kahvaltı hazırlarken bi anda bana sarılıp hıçkıra hıçkıra ağlamıştı.. beni istanbul'a bırakma sonra tekrar silifkeye dönme faslını hiç anlatmıyorum bile:) ağlayış o ağlayış artık babamı durduramıyoruz her şeye ağlıyor:P özel günleri hatırlıyor:) gittikçe anneme mi benzemeye başladı ne?:)


18 Haziran bizim Silifkedeki düğün tarihimiz. 26 haziran da İstanbuldaki nikah tarihimiz. biz eşimle yıl dönümü olarak 26 Haziranı sayıyoruz. o yüzden 18 haziran tarihi benim ve eşimin aklımdan çıkmıştı. 18 haziranda babam aradı "evlilik yıl dönümünüz kutlu olsun!" dedi. ben şöle bir durdum "allah allah ne evlilik yıl dönümü yahu" diye düşündüm. sonradan aklıma geldi o günün 18 haziran olduğu:) "ama baba" dedim "26 haziran değil mi o:)". "silifkedeki bugündü, ben silifkedekini bilirim" dedi:) o günü ne ben ne eşim ne de annem hatırlamıştı. bir tek babam unutmamış.. çok duygulandım o gün gerçekten.. babamdan hiç beklenmeyen hareketler bunlarrrrrr:))


Babalar gününde kardeşlerim babam için pasta yaptırmışlar üstüne de "kalbimizdesin ihtiyar:))" yazdırmışlar. "kalbimdesin ihtiyar" aile içinde bi espridir bu arada:) babam gene başlamış ağlamaya:) hayır önceleri de yapıyorduk bu kutlamaları ama duygusal mod olayı yeni trend babamda :P


Babalar yaş ilerledikçe daha bi duygusallaşıyorlar kanımca. sanırım artık anlıyorlar ki hayat duygularını belli etmemek için çok kısa, "erkekler ağlamaz!" diye yapılanlar hep boşa!


21 Haziran 2012 Perşembe

Mihrabad Korusu

Yıllardır İstanbul'dayım. Ama daha ilk defa Mihrabad Korusuna gittim ve ne büyük hata ettiğimi farkettim:( şimdi, zarardan döndüm karda sayarım kendimi:)
Bu ne muhteşem manzaradır Allahım! en iyi boğaz manzarası sıralamasında kesinlikle ilk üçte!

Mihrabad yolları taştan:P

yok böyle bir manzara yahuuu:)
bu da yakından:


arka planı güzel görülen her yerde itinayla artist pozları verilir:P


erguvanlar ve mutlu çift:)

bu güzel manzarayı kesinlikle kaçırmamanızı öneririm havalarda böyle güzelken:)

20 Haziran 2012 Çarşamba

Günlük cilt temizliğim

günlük cilt temizliği ritüellerimi büyük oranda oturttum artık. bu düzen benim cildime iyi geldi o yüzden burda paylaşma ihtiyacı hissettim:) efendim cilt temizliği seremonimiz şu şekilde olmakta:
öncelikle yüz Bebak acı badem makyaj temizleme sütü ile temzilenir. göz makyajı da buna dahildir. kendisi çok yumuşak bir dokuya sahip olup göz makyajını bilem kolaylıkla çıkarma özelliğinden dolayı benim tarafımdan çok beğenilir:) bilmeyenler için ahanda şu ürünü kastediyorum:
acı badem sütü kremin biraz daha sıvı hali. o yüzden haff yağlı bir tabaka bırakıyor. o yüzden derin temizlik için" neutrogena visibly clear" kullanıyorum. bu ürünü bir kaç yıldır kullanıyorum ve çok çok memnunum. üniversiteye hazırlandığım yıl hiç ergenlik sivilcesi görmemiş gül cemalim çene bölgesinde çıkan sivilcelerle tanışmıştı nedeni belirsiz bir şekilde. bu yıllarca devam etti. çene bölgemdeki sivilceler bi kayboluyor bir çıkıyordu. bi kaç yöntem denedim ama fayda etmedi. en son birisinin tavsiyesi üzerine bunu kullanmaya başladım. o gün bugündür daha da sivilce görmedim:) o yüzden şiddetle tavsiye ediyorum kendisini:
en son ritüelimizde  daha önce bir postta bahsettiğim argan yağı . ondanda memnunum. cildime çok parlaklık verdi. eşim bile farketti değişikliği:) argan yağını parmağımla yüzüme sürüp hafif masaj yapıyorum.

seremonimiz burada sona erdi:)

16 Haziran 2012 Cumartesi

baba:)

üniversite yıllarımdan kalan babamın çok güzel bir lafı vardır: " Al şu parayı lazım olur":)
bu cümlenin içinde sadece kızının ihtiyaçlarını giderme duygusundan daha çok şey vardı. bir baba için bu cümlenin içinde ne anlamlar saklıydı, bu cümlenin üstüne ne satırlar yazılırdı.. ve bu cümle ancak baba olunca gerçek anlamda anlaşılırdı..




anne:)


"otobüste uyurken üzerinizin polar pike ile örtüldüğünü farkediyosanız, sürekli montunu omuzlarından indirme nidaları işitiyorsanız hele birde oturduğunuz koltuğun cam tarafına size soğuk gelmesin diye hırka ve türevi şeyler sıkıştırılıyorsa, bilin ki annenizle beraber şehirler arası yolculuk yapıyorsunuz:)"

14 Haziran 2012 Perşembe

papatyalar!

Geçenlerde eşimiz bana aldığı papatyalar evimde yerlerine yerleştiler:) evime neşe kattılar havasını değiştirdiler ama 3-4 gün sonra kurumasalar iyiydi:/

bu mutfağıma renk katan buket:)



bu da salonumun ambiyansını değiştirdi:P

12 Haziran 2012 Salı

organik tarım:P

malum istanbul da apartmanda yaşarken bişeyler ekmek çok zor. ama bununda kolayı var artık:) pencere önü bostanları!
geçenlerde bizde maydanoz aldık ve ektik. bu da son görüntüsü:) :


9 Haziran 2012 Cumartesi

Gezelim Görelim: Antakya

       "Yolarkadaşım" la gezmeyi çok severiz. Deniz kum güneş üçlüsü bizi boğar, yeni yerler, yeni kültürler görmek daha bi içimizi açar:) kültür mantarıgillerdeniz anlayacağınız :P Zaten mersinli olduğum için deniz-kum-güneş üçlüsü evden 2 adım ötedeydi bana, belki de bu yüzdendir cazip gelmeyişi..
       bugünkü durağımız Antakya! Türkü, Kürdü, Arapı, Alevisiyle tam bir kültür şöleni Antakya! iç içe geçmiş kültürlerin kardeşçe yaşandığı bir yer burası... Arap kökenliler bir hayli var o yüzden tabelalarda "kasap" yerine "kassab" yazısını Antakya da görmeniz çok olağan:)
2 günlük gezimizde ilk durağımız Antakya Arkeoloji Müzesiydi. İyi haber: Müze kart geçiyor:)

görülmesi gereken bir yer! hele benim gibi tarihi objelere meraklıysanız kaçırmayın derim:)

Antakya'nın ara sokaklarında kaybolurken..


böle de güzel kapı tokmakları vardı:)


burası Harbiye. burada heryerden su fışkırıyor:) biz tam güzel yerlerine gidememişiz. burası galiba dediğimiz yer sadece Harbiyenin başlangıcıymış. Harbiye güzel ama bence biraz daha elden geçirilmesi gerek tam potansiyelini ortaya çıkarabilmesi için.

burası Uzun Çarşı da bir dükkan. fotoda  "Yolarkadaşım"  satıcıyla pazarlık yapıyor:) uzun çarşıyı görüp mutlaka alışveriş yapmalısınız. yöresel yiyecekler, küçük humus satan dükkanlar var burada. daha önce tatmadığınız lezzetleri burada deneyebilirsiniz.

burada "künefe nasıl yapılır?" sorunuza canlı yanıt alıyorsunuz:)


bu da büyük Antakya Oteli:)


Antakya ya geliş sebebim! çooook sevdiğim canım arkadaşım Antakyalı. Onun vesilesiyle Antakya ya gitmiştik.



Bu da Antakya uçağında pamuk bulut manzarası:)





Posttaki en büyük eksiği farkettiniz sanırım: Künefe!:) 2 günlük gezimiz boyunca benim midem çok rahatsız olduğu için künefe yiyemedim! Antakyaya kadar gidip künefe yiyemedim! yanarım yanarım ona yanarım:(
 bi daha ki sefere inşallah:)

8 Haziran 2012 Cuma

Yeni Bebeklerim :)

İşte yeni bebeklerim! malum bugün okullar kapandı. ve haftaya bizim seminer dönemi başlıyor. bu kitapları o 3 haftada bitirmeyi düşünüyorum:) görüşlerimi bitince yazarım:)

7 Haziran 2012 Perşembe

Çaya Kaç Şeker?

Yalnızlığa dayanırım da, bir başınalığa asla.

Yaşlanmak hoş değil duvarlara baka, baka.

Bir dost göz arayışıyla.

Saat tıkırtısıyla…

Korkmam, geçinip gideriz biz mutlulukla.

Ama; ‘’günün aydın, akşamın iyi olsun'’


Diyen biri olmalı.

Bir telefon sesi çalmalı ara sıra da olsa kulağımda.

Yoksa, zor değil, hiç zor değil, demli çayı bardakta karıştırıp, 



bir başına yudumlamak doyasıya.

Ama; ‘’ çaya kaç şeker alırsın ? ‘’

Diye bir ses sormalı ya ara sıra…




"Elif Şebnem Akal"




Ne güzel sözler değil mi? söylenecek fazla bişey yok.. 

Yorum Moğollar'dan.. Dinlemenizi Şiddetle öneririm. ama uyarmadan geçemiciiyim: Tikkat! müptelası olabilirsiniz:)  şarkı versiyonu için buyrun:





5 Haziran 2012 Salı

"Evden işe giderken zayıflamak mı istiyorsunuz? oturduğunuz yerden kilo vermek mi hayaliniz? o zaman hemen gidin kırmızı beyaz körüklü İETT lere binin! emin olun işe varincaya kadar tüm kaslarınız çalışacak( oturduğunuz yerden bi oraya bi buraya sallanmaktan), spor yapmaktan kurtulacaksınız! her gün edinilen tecrübeyle sabittir!"

körüklü otobüs

4 Haziran 2012 Pazartesi

Hünkar Beğendi:)

Yemek denemelerim tam gaz devam ediyor!
Bugün kendimi baya aştım ve hünkar beğendi yapma cesareti içinde gark oldum:P
yaptım mı? Evet yaptım!
Güzel oldu mu? Hem de nasıııll:)
"Yolarkadaşım" beğendi mi? eveeet:)
peki blogda tarifi yazacak mıyım? bakınız aşağısı:)


  1. Beşamel sos malzemesi:
    • 3-4 patlıcan
    • 3 çorba kaşığı un
    • 4 çorba kaşığı tereyağı
    • 2 su bardağı süt
    • 1 tatlı kaşığı tuz
  2. Et malzemesi:
    • 1/2 veya 1 kg kuzu eti, şeritler halinde kesilmiş
    • 2 diş sarımsak,doğranmış
    • 1 çorba kaşığı un
    • 1 yemek kaşığı domates veya biber salçası
    • tuz
    • karabiber
Sosun hazırlanması:
1. Patlıcanları alimünyum folyoya sarıp ocağın üzerinde közleyin. Közlendikten sonra soyup ezin.
2. Un ve tereyağını kavurun.
3. Sütü azar azar yedirin.
4. Tuzu ekleyin.
5. Sosu ezilmiş patlıcanlarla karıştırın.
6. Tüm karışımı çukur bir tabağa alın.
Etin hazırlanması:
1. Etleri tavaya koyun ve suyunu çekene kadar az sıvıyağ ile pişirin.
2. Unu ekleyin.
3. Sarımsakları ve salçayı da ilave ettikten sonra tuz ve karabiberle lezzetlendirin.
4. Etleri bir borcama koyun.
Servis yaparken tabağa ilk önce beğendisini (sosunu) koyun. sonra beğendinin tam ortasına gelecek şekilde eti yerleştirin. 
Tarif Portakal Ağacı'ndan, foto benim mutfağımdan:)

Çocuk yetiştirme sanatı

        Çocuk yetiştirmek bir sanat bence, hem de çok zor bir sanat! Her ne kadar çocuğun yapısı önemli de olsa anne baba nasılsa çocuk onların aynası oluyor. bugün yaşadığım iki örnek bu konuda çok hassas olmamız gerektiğini bir kez daha hatırlattı bana.
       Okul çıkışı otobüs beklerken bir anne kız geldi durağa. Kız 3 yaşlarında. Elinde meyve suyu şişesi vardı. meyve suyunu içti ve bitirdi sonra şişeyi savurdu kaldırıma! Annesi yarım ağız "neden yapıyosun öyle" gibi bişey söyledi ve konu kapandı. şişe yerde bizimkiler durakta dakikalar geçti. Ama onu çöpe atmaya dair hiç bir gelişme yok! en sonunda ben şişeyi almaya yeltenmeden birisi çöpe attı.
        Otobüse binip siteye geldim ve markete girdim süt almaya. kasada sıra beklerken önümde bir anne oğul vardı. çocuk olsa olsa 4-5 yaşlarında. Elinde bulut şeklinde bir dondurma. Ambalajı kapalı hala. çocuğun dondurmayı yemeyi sabırsızlıkla beklediği belli. Ama tutuyor kendini. Kasada sırasının gelmesini bekliyor.  Sıra onlara gelince kasiyer diğer malzemeleri kasadan geçirmeye başladı. Çocuk hemen elindeki dondurmayı gösterdi kasiyere ve dedi "önce bunu öttür!:)" kasiyer dondurmayı geçirdi kasadan. Bu sırada ben dikkatli bir şekilde çocuğun ne yapacağını izliyorum. Dondurma kasadan geçmesine rağmen çocuk hala açmadı ambalajı. Annesinin elindeki bankamatik kartını aldı ve kasiyere uzattı dondurmanın parasını alsın diye:) ondan sonra dondurmasını yiyebileceği için mutluluktan zıplamaya başladı ve ambalajı heyecanla açıp dondurmasını büyük bir iştahla yalamaya başladı. 
          Bir tarafta elindeki çöpü fütursuzca yere atan bir çocuk, diğer tarafta dondurmayı önce açsa ve yemeye başlasaydı da kasadan geçebilecek olmasına  rağmen parasını vermeden ambalajını bile açmayan diğer çocuk...
         Her ikisi de ailelerinin aynası...


2 Haziran 2012 Cumartesi

Gözünüzü kapatın ve sese kulak verin!

http://www.rainymood.com/

http://www.forestmood.com/



http://fizy.com/#s/16qck3






bu 3 linki ayrı pencerelerde açın, gözlerinizi kapayın ve sese kulak verin! içinize huzur dolduğunu hissedeceksiniz... ben kefilim, test edilip onaylanmıştır:)

yağmur yağarken resimleri

1 Haziran 2012 Cuma

10. Türkçe Olimpiyatları!

      Üniversitedeyken ülkelerinde Türk kolejlerine gitmiş biri güney koreli biri Arnavut birbirinin ana dilini hiç bilmeyen iki arkadaşım aralarında Türkçe konuşurlardı. hayalinizde bi  canlandırsanıza! bir Koreli ve bir Arnavut İngilizce değil Türkçe anlaşıyorlar! O zamanlar bu sahne bana çok sıradanmış gibi gelirdi ama şimdi çok duygulandım! gerçekten çok duygulandım.. 2 afrikalıyı yağlı güreş yaparken görmek, Ukraynalı çocukları horon teperken seyretmek, Nepalli çocukların kendi ülkelerini Türkçe olarak büyük bir keyifle anlatmalarını dinlemek sanırım herk Türkü duygulandırır ve gururlandırırdı...
      Bugün İstanbul Fuar Merkezinde Türkçe Olimpiyatları Kültür şöleni vardı. Okul çıkışı eşim ve arkadaşlarımızla gittik.  127 farklı ülkeden gelen çocuklar stantlarda ülkelerini tanıtıyorlardı. belirli aralıklarla da dışarıda sahnede gösteriler yapıldı, şarkılar söylendi, şiirler okundu ve bunların hepsi yabancı öğrenciler tarafından Türkçe yapıldı!:)
bu çocuk sanırım Zanzibarlı idi. önünde o topraklardan gelen baharatlar var.






Bu fotoğrafta ise çeşitli Afrika ülkelerinden gelen öğrenciler kendi yöresel çalgılarıyla hep beraber müzik yapıyorlardı. inanılmaz bir gösteriydi!




Burada da m_sude Taylandlı kızlara Bangkok'a geldiğini ve çok beğendiğini anlatıyor:) arada da tek tük öğrendiği Thaice kelimeleri de kullanmayı ihmal etmiyor :P


                10 ve 11 Haziran da Şölen devam edecek. fırsatınız olursa mutlaka gidin derim ben. Türkçe'nin dünya dili olduğuna gözlerinizle şahit olmak sizi çok gururlandıracak!