30 Temmuz 2012 Pazartesi

Zeki Müren de Bizi Görecek mi?

              ben çocukken babamlar televizyonla ilk nasıl tanıştıklarını anlatırlardı. " bize dediler ki bi tane makine varmış içinde insanlar oynuyormuş biz de görüyormuşuz. radyonun resimlisi. Ankara da sunulan haberleri göredebiliyormuşuz( burada vizontele filminin aslında ne kadar gerçeği yansıttığını görüyoruz:)). biz hayal edemezdik nasıl bir şey ki bu acaba derdik" o an babamların neden bu kadar şaşırdığını anlayamaz, anlattıkları bana masal gibi gelirdi...
              aradan yıllar yıllar yıllar geçti:P sene 2002 ben 9. sınıftayım. cep telefonum yeni alınmış:) cep telefonuna bakıp bakıp acaba bunun renklisi, zil sesinin de gerçek müzik çalanı olur mu diye düşünüyorum. ve çok ütobik buluyorum düşüncelerimi o yüzden kimselere demiyorum:) yine aynı yıl renkli yazılı telefonlar çıkıyor hatta aranızda hatırlayan var mı bilmem fotoğraf çeken telefonlar çıkıyor. ama şimdiki bildiğimiz telefonlar gibi değil. yanında bi aparatı var onu takıyorsun öyle çekiyor. çözünürlük mü? tabiki berbat!:)
            sene oluyor 2004-2005. üniversitenin ilk yılları.. herkeste olduğu gibi m_sude de bi tane walkmen var ve her CD çalar gördüğünde salyalarını topluyor:) ve teknoloji o kadar hızlı ilerliyor ki çok değil 7-8 yıl içinde dokunmatik telefonlar, fotoğraf makinesiyle yarışan özellikler, ı-phonelar ı-pad ler daha neler neler:) 
            ve şu an düşünüyorum da ben de ilerde çocuğuma ilk fotoğraf çeken telefonlarla nasıl tanıştığımızı, dokunmatik ekranların hayatımıza nasıl girdiğini anlatsam benim babamlara verdiğim tepkinin aynısını verecek, çok şaşıracak ve tabiki bizim anlattığımız ona masal gibi gelecek:)

26 Temmuz 2012 Perşembe

Balkanlardan gelen "sıcak" hava dalgası 2

eveeet nerde kalmıştık? tabiki SARAJEVO!
saraybosna Türkiye de ki her hangi bir şehre çok benziyor.. sanki bizi memleketimiz.. hiç yabancılık çekmiyorsunuz orada... zaten sokaklarda gezerken bir çok Türk ile karşılaşmanız çok muhtemel.


saraybosnaya geldiğimizde ilk işimiz kalacak bir yer bulmaktı. daha önce Poçitel de yaptığımız gibi "sobe"lerde kalmak istiyorduk. bir kaç otele gittik fiyatta anlaşamadık, sobe tarzı yer bulduk hoşumuza gitmedi.. derken insanlara sormaya başladık. sobe tarzı kalabileceğimiz bi yer var mı diye. bosnalılar çok yardım sever insanlar gerçekten. bize yardım için ellerinden geleni yaptılar. diğer şehirlerde de böyle oldu. "afedersiniz şurası nerede acaba" diye sorduğumuzda insanlar bizi kendileri götürdüler bulamayız diye:) neyse, en sonunda bir amca bizi bir eve götürdü. dıştan bakınca bildiğin ev. hayatta anlamam ben oranın sobe olacağını. hiç bir şey yazmıyor kapıda filan:) evin sahibesi çok hoş bir boşnak hanımdı:) ve çok tatlı bir kızı vardı. adı "iman". bu arada bosna da çok fazla "iman" isimli insanla karşılaştığımızı söylemiş miydim? bizim Ayşe Fatma ismi gibi..  evin üst kısmında ailenin kendisi oturuyor alt kısmını ise sobe yapmışlar. üç tane oda vardı altta bizde birini seçip yerleştik:) bu arada kalacak yer bulmamız 3 saatimizi aldı. yine de çok eğlenceliydi dolaşmak:) evin sahibi hanımla konuşurken bosna da hiç çay içilmediğinden bahsettik. kahvaltıda çayın bizim olmazsa olmazımız olduğunu onların kahvaltıda ne içtiğini filan sorduk. biz yerleştikten sonra kapı çaldı ve evin kızı iman elinde aşağıda görmüş olduğunuz tepsiyi getirdi:)
biz çok şaşırdık ve çok mutlu olduk böyle bir jestin karşısında:)




sarajevodan kesitler göreceksiniz şimdiki fotolarda:)


burası başçarşı. küçük eminönü dedik buraya. çok benziyor çünkü:) hediyelik eşyalar, bakırlar, buurekçiler, cafeler, herşey var başçarşıda!:)


şehitilik ve saraybosna.. bu şehir hüzün kokuyor.. yada bana öyle geldi.. bilmiyorum..
burası Yaşam Tüneli. boşnaklar sarejevo ya erzak askeri yardımlar sokmak için bu tüneli kazmışlar. ve savaş boyunca kullanmışlar. şu anda müze olarak kullanılıyor.

bosnada şöyle bir adet varmış onu öğrendik. ölen kişinin cenazesi için aşağıdaki gibi broşür bastırıyorlar. kişinin müslüman mı hristiyan mı olduğu kağıdı çerçeveleyen renkten ve üzerinde haç veya hilal işaretinden anlaşılıyor.  üzerinde hangi tarihte öldüğü ve cenaze törenin ne zaman nerede yapılacağı yazıyor. bunu da şehrin duvarlarına asıyorlar.


boşnakça da "kafa" kahve demekmiş:) ilk öğrendiğimde baya bi sırıttım ben:)

kahve demişken bosnalılar kahveye bayılıyorlar! biz nasıl çay içiyorsak onlarda aynı oranda kahve içiyorlar. ve kahve seremonileri bizimkinden biraz farklı. kahve istediğinizde aşağıdaki gibi geliyor. yani cezvede. yanında mutlaka lokum ve kıtlama şeker eşliğinde. fincanlarının da kulpu yok. yaklaşık 2 fincan çıkıoyr bir cezveden. kahve fiyatları da çok uygun. misal biz bu kahveye 1.5 KM verdik. yani yaklaşık 1.5 lira. 2 tane çıkıyor bundan bu da yaklaşık 1.5 liraya 2 fincan kahve ediyor:)
bu da meşhur boşnak böreği nam-ı diğer buurek:) Türkçeden geçen çok kelime var Boşnakça da mesela: burek, mahala, komşu, yazuk, sabur:) bunlar bosnalılarla konuşurken farkettiğimiz kelimeler:)
bu da cevabi. boşnakların meshur köftesi.. tadı mı? vallahi biz düşüp bayıldık lezzetinden:)
saray bosnanın en büyük camii osmanlı yapımı hacı hüsrev bey camii
"srebrenica katliamı" sergisi. bu serginin afişini gece saat 22.30 civarı bir binanın en üst katının duvarında gördük. yukarı doğru afişe bakarak eşimle "yarın mutlaka bu sergiye gidelim" diye konuşurken binanın önünde oturan amca yanımıza geldi ve serginin güvenlik görevlisi olduğunu ve sergiyi bizim için açabileceğini söyledi. tabi ingilizce bilmediği için bizim onu anlamamız onun bize anlatması baya bi sürdü:) ve gecenin bi vakti sadece bizim için açılan sergiyi gezmiş olduk tabiki ingilizce bilmeyen güvenlikçi amcanın işaret diliyle bize fotoğrafları anlatması eşliğinde

"Sonsuz Ateş"te ısınırken:P
savaş yıllarında pazar yerine atılan bombanın izi aynen korunmuş. o patlamada 63 kişi ölmüş:(

ve son olarak Aliya İzzetbegoviç in mezarı. mütevaziliği beni çok etkiledi gerçekten... 
sarajevo gezimiz burada bitti:)  oraya gitmeden önce bi bosna savaşı vardı diyorsun ama gittikten sonra o kadar çok etkileniyorsun ki şehitlikte srebrenica sergisinde, kursunlu evleri gördüğünde gözlerinin dolmasına mani olamiyorsun... müslüman kardeşlerimize yapılan zulmü hazmedemiyorsun.. tam saraybona ordusu güçlendiğinde Bm nin ateşkes ilan etmesine isyan ediyorsun. eminim bosna ordusu güçlenmeseydi, sırpları zor duruma düşürecek kuvvete erişemeseydi BM kılını bile kıpırdatmazdı.. ve Müslüman Bosna yok olup giderdi.. şu aralar dilimizden düşmüyor eşimle: Saraybosna Sevgilim...

19 Temmuz 2012 Perşembe

Balkanlardan gelen "sıcak" hava dalgası:)

eveeett  balkan gezimiz sonrası işte geldim burdayım! nerden nasıl başlayacağımı bilemiyorum tek bildiğim çoookk sevdim balkanları..
Bismillah deyip en baştan başlayalım o zaman:)
Türkiyeden uçakla Saraybosnaya indik ve şehri gezmeyi en son güne bırakıp araba kiralayarak Mostar'ın yolunu tuttuk:) Mostar'a giderken bir sürü Bosna şehrinden geçtik. bunlardan bir tanesi Konjicti. gördüğümüz diğer şehirlere göre daha büyük bir nehirin iki yakasına kurulu bir kent. nehirdeki tarihi köprüyü Osmanlılar yaptırmış.

kojic köprüsü üzerinde..

Konjic ten sonra yine yemyeşil şehirlerden geçtik. Bosnaya geldiyseniz mutlaka kuzu çevirme yemelisiniz tavsiyesine uyarak Mostar yolu üzerinde kuzu çevirme yedik. tadı muhteşemdi! eğer yolunuz düşerse mutlaka denemelisiniz!
veeeee Mostar! kaldığımız otelin terasından.. otelden çok memnun kaldık.. direk Mostar Köprüsü manzaralıydı:)
Mostar Köprüsü
mostar çok güzel bir şehir.. doğası havası.. gidilip görülmesi gereken bir yer.. mostar da bi gece kaldık. ertesi gün sabah yolda potiçel ve blagai tekkesi ne uğramayı planlayarak dubrovnik e doğru yola koyulduk:)

Blagai tekkesi namı diğer Alperenler tekkesi. fetihten yaklaşık yüz yıl kadar önce bu bölgeye gelen erenler, bölgenin islamlaşmasında büyük rol oynuyorlar.  
tekkenin yanındaki kaynak rengiyle beni büyüledi!
Blagai tekkesinden sonraki durak son osmanlı köyü olan poçitel
Türk Çyı bulunur yazıyor!inanmayınız. kaçak çayı doldumuşlar zehir gibi bi çay bi de türk çayı bu diye iddia ediyorlar:)
poçitelde "sobe" denilen ( ev sahipleri kevlerinin bi kaç odasını kiralıyorlar) bir evde kaldık. ev sahibi teyzem ingilizce bilmiyordu. el kol işaretleriyle zar zor anlaştık:) teyze baya yaşlı bu sebeple evi tam bir "vintage":) bayıldım evine! işte kaldığımız odadan bir kesit:
Dalmaçya kıyıları


poçitel den sonra Dubrovnik!
işte böyle de güzel bi şehir
o gün dubrovnikteki tek kapalı bendim! yazlık bir şehir olduğu için tişört ve kot pantolon giyen diğerlerinin yanında baya bi kapalı kalırken ben kendimi uzaylı gibi hissettim:)bazı insanların bakışlarının da bunda etkisi var tabi.. hani birsürü kız arasında kalan tek erkek garip hisseder ya işte öyle bir duygu.. 
ve son olarak Sarajevo.. ama onu diğer posta saklıyorum:)

                                                                              Arkası Yarın....:)

13 Temmuz 2012 Cuma

m_sude tatilde ne yaptı?


m_sude tatilinin ilk kısmında Silifkedeydi.

Akdeniz akşamlarında ice tea içti:)

bol bol organik besinler tüketti:P

Akdenizin serin sularında yüzdü

anne eli değmiş olan sac böreklerinden yedi

kardeşiyle kaskları takıp motora atladı, yayla turu yaptı

dalından sofraya değil dalından mideye indirdi:)

yolarkadaşıyla birlikte ayakları uzatıp dinlendi


peki ikinci kısmında ne mi yaptı? daha bişey yapmadı:) inşallah yarın yolarkadaşıyla Balkan turu yapacak ve tatil faslını kapatacak ramazan dolayısıyla:P diğer postum inş. saraybosna ve hırvatistan gezimiz üzerine olacak:) 

2 Temmuz 2012 Pazartesi

yaka yapımı:)

merhabalar:)
nette gördüğüm ve gecenin bi vakti sabırsız bir şekilde hemen denediğim yaka yapımını paylaşmak istiyorum sizinle:) yapımı çok basit ve bence çok şık duruyor:))
bu gereken malzemelerın resimleri:
. istediğiniz renkte bir keçe
.iğne-iplik
. isterseniz delgeç
. isterseniz boncuk ( ki ben bunu kullandım yaparken)
. düğme

yakayı resimdeki şekilde kesiyorsunuz ( ilk yapışınızda biraz acemice olabilir benimki öyle oldu:) resimdeki gibi birleştirip düğme dikiyorsunuz. delgeç kullanacaksanız kenarlarını resimdeki gibi deliyorsunuz. en baştaki deliklere kurdela geçiriyorsunuz. bu kadar:) yaka kolyemiz hazır bile:)

isterseniz aşağıda verdiğim kalıbın çıktısını alarak daha kolay kesebilirsiniz keçeyi:)
bu da daha değişik bir yaka çalışması. yapımı yine çok basit:) sadece resimdekileri takip edin:)
bu kadar:) üçgen zımbalar yerine boncuk veya taş ta olabilir bence. tamamen size kalmış:) 2. yakayı fotoların üzerinde yazılı olduğu gibi modahaftası.net ten aldım:)


veeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeee işte asıl bomba:P acemi işi olduğu her halinden belli olan yine de benim çok sevdiğim el emeğim göz nurum yaka kolyem:) :P